Hayriye MENGÜÇ

Marmara’da gerçek­leşmesi beklenen 7,5 şiddetindeki dep­rem, bölgedeki 11 ilde yaklaşık 30 milyon kişiyi tedirgin ediyor. Uzmanlara göre, ülkedeki sana­yi işletmelerinin yüzde 41,1’ini bünyesinde barındıran bölge­de, deprem dayanıklı yapılaş­manın yanı sıra deprem erken uyarı sistemlerinin de kurulup yaygınlaştırılması gerekiyor.

Birçok ulusal ve uluslararası deprem araştırma projelerin­de çalışmış olan Kocaeli Üni­versitesi Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merke­zi Müdürü Prof. Dr. Şerif Barış, erken uyarı sistemleri sayıları­nın çoğalması gerektiğine dik­kat çekti.

Mega depremde 18 bin kişi hayatını kaybetti

Dünyada sadece beş kez ger­çekleşen mega büyüklükteki depremde Japonya’daki erken uyarı sistemini kullanan uz­manlardan biri olduğunu ifa­de eden Prof. Dr. Barış, 2011’de bir kongre için bulunduğu sı­rada Japonya’da gerçekleşen 9 büyüklüğündeki depremde sa­dece tsunamiden 18 bin kişinin yaşamını yitirdiğini, erken uya­rı sistemleri olmasa bu rakamın Japonya genelinde 700 binlere çıkacağını anlattı. 6 Şubat dep­remlerinde de erken uyarı sis­temleri kurulmuş olsaydı, can kaybının bu kadar yüksek ol­mayacağına dikkat çeken Barış, ikincil afetlerin zararının daha büyük olduğunu kaydetti.

Sadece kamu görevi değil

Birleşmiş Milletler’in afet zararı azaltılması konusunda­ki paydaşlarını; sırasıyla mer­kezi hükümet, yerel yönetim­ler, sanayi kuruluşları ile büyük şirketler ve vatandaşlar şeklin­de belirttiğini vurgulayan Ba­rış, “Afeti sadece devletin ya da sadece belediyelerin işi olarak düşünürsek afet yönetim sis­temini doğru kurgulamamız mümkün değil” dedi.

Devlet ve yerel yönetimler gibi kuruluş ve şirketlerin de deprem erken uyarı sistemlerini bünyelerine katıp doğru tatbikatlarla ku­rum kültürü oluşturmaları ge­rektiğini kaydeden Barış, şun­ları söyledi: “Sanayinin, beledi­yelerin, kamu kuruluşlarının, olmazsa olmaz okul ve hasta­ne gibi büyük sayıda insan ba­rındıran birimlerin öncelikle erken uyarı sistemlerini kul­lanmaları, test etmesi, belirgin sayıda yöneticilerinden başla­yıp yaygınlaştırması gerekir. Sinyali herkese vermek zorun­da değiller, faydasını gördükçe açabilirler, ama mutlaka doğ­ru bilgi ve eğitimleri vererek, doğru tatbikatları yaparak bir kültür oluşturmak zorundalar. Bu bir bütün. Yani sadece er­ken uyarı sistemi, hiçbir şeyi çözmez.”

Dünyada nasıl yapılıyor?

Bu hizmeti kim vermeli, so­rusuna ise Barış, “Dünyada farklı örnekler var” diyerek şu yanıtı verdi: “Meksika’da erken uyarı sistemi üreten özel şir­ket de var devlet de. Amerika’da özel şirket ve devlet, ikisi bir­likte çalışır, bu sinyali verir. Ja­ponya’da tamamen devlet gü­dümündedir. Japon demir yolu, devlet şirketidir. Kendi erken uyarı sistemini geliştirmiş, da­ha sonra Japonya’nın tamamı­na bu sistem kurulmuştur.”

Bilinmeyen iki anlaşmada Türkiye’nin imzası var

Prof. Dr. Şerif Barış, toplu­mun bilmediği iki çerçeve anlaşma olduğunu belir­terek, şunları anlattı: “1995 Kobe depreminden sonra, 2005’te Hyogo’da Dünya Afet Zararlarının Azaltıl­ması Kongresi toplandı. Burada Türkiye de dahil 168 ülke, afetlerle ilgili ya­pılması gereken çalışma­ların anlaşmasını imzaladı. Kararlar arasında erken uyarı sistemleri kurulması, yaygınlaştırılıp sinyal kul­lanması için gelişmelerin takibi, diye bir karar vardı.

İkincisi 2015’te aynı kongre bu kez Sendai’de toplan­dı. Türkiye yine oradaydı. Ben ve diğer akademisyen arkadaşımla birlikte, Türk delegasyonu içindeydik. Burada da 168 ülke, bir çer­çeve anlaşmasına imza attı. Buna göre yedi-sekiz yerde deprem erken uyarı sistem­lerinin yaygınlaştırılması, kullanılması ve halkın çok­lu tehlikelere karşı korun­ması için bu sistemlerin ge­liştirilip yaygınlaştırılması konusunda; diğer ülkeler ve biz imza attık.”

Kaynak: Dünya Gazetesi