Recep ŞENYURT

Nükleer enerji santrallerinin iklim krizi ile mücadele sürecinde de en çevreci üretim teknolojilerinden biri olduğunu dile getiren Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Enerji Sistemleri Uzmanı Prof. Dr. Adnan Sözen, dünyanın gelişmiş ülkelerinin kullandığı bu teknolojiden Türkiye’nin de yararlanması gerektiğini kaydetti.

Bugün dünyada onlarca yıl eski teknolojiye sahip nükleer güç santrallerinin sorunsuz bir şekilde üretime devam ettiğini dikkat çeken Sözen, “Türkiye Akkuyu’da kurduğu nükleer güç santralinde en yeni teknolojiyi kullanıyor. Bundan sonra kuracağı santrallerde de tüm aktif ve pasif güvenlik önemleri ile donatılmış santraller kuracağı için nükleer enerji santrallerinden korkmamak gerekir. Ülkemizin buna ihtiyacı var” dedi.

Kurulu güç var kapasite düşük

Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları arasında bugün rüzgâr enerjisinin kurulu gücünün 12,3 megavat seviyesine, güneş enerjisinin kurulu gücünün ise 18,8 megavat seviyesine yükseldiğini, toplam enerji tüketiminin ise 330 teravat saat seviyesini aştığını dile getiren Prof. Dr. Sözen, “Yenilenebilir enerji santrallerinin, yüksek kurulu güce sahip olmalarına rağmen kapasite faktörleri düşük.

Örneğin, yılda 8 bin 760 saat olmasına rağmen güneş enerjisinden ortalama 2 bin saat faydalanabiliyoruz. Bu projelerin, ülkenin enerji bağımsızlığına katkısı büyük ancak üretim gücü açısından nükleer santraller, diğer enerji kaynaklarına göre daha sürekli ve kesintisiz bir enerji sağlıyor. Bir nükleer santral yılda yaklaşık 7 bin saat çalışabilir. Bu, bir yılın toplam süresi olan 8 bin 760 saatin önemli bir kısmında enerji üretimi demektir. Dolayısıyla Türkiye’nin enerji çeşitliliği, dışa bağımlılığı azaltma ve arz güvenliği konularında nükleer santraller büyük bir avantaj sağlar” diye konuştu.

Bugün enerji yönetiminin Türkiye’nin şartlarına en uygun bir şekilde geliştirilmeye çalışıldığını aktaran Sözen, “Arz güvenliği Türkiye için çok önemli. Örneğin, sadece bir saatlik elektrik kesintisi bile hayatı ciddi şekilde etkileyebiliyor. İnsanlar hemen “elektrik ne zaman gelecek?” diye sorgulamaya başlıyor. Bu yüzden enerji arzının sürdürülebilir ve kesintisiz olması için nükleer santrallere ihtiyacımız var. Türkiye nükleer enerji konusunda farklı modelleri de devreye alarak hızla ikinci ve üçüncü santralleri de kurmalıdır” ifadelerini kullandı.

Uranyum yerine toryum kullanılabilir

Nükleer enerji konusunda yakıt türünün de dışa bağımlılığı etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıktığına işaret eden Sözen, şunları kaydetti: “İlk nükleer santralimizde zenginleştirilmiş uranyum kullanılacak olsa da, 2. ve 3. santrallerde toryum gibi yakıtların kullanımını mümkün kılacak doğal uranyum kullanan reaktör seçimleri yapılabilir. Türkiye, toryum rezervleri açısından dünyada önemli bir yere sahiptir.

Toryum üzerine yapılan hibrit reaktör çalışmaları, bu yakıtın gelecekte daha verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayabilir.” Nükleer enerji santrallerinin yüksek teknoloji gerektirdiğini ve Türkiye’nin bu alanda kendini hızla geliştirmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Sözen, santrallerin sadece elektrik üretimi için değil aynı zamanda yüksek teknoloji gerektiren bir altyapıyı geliştirmek için fırsat olduğuna değindi.

“Depolamalı sistemlere yatırım artırılmalı”

Prof. Dr. Sözen, batarya teknolojileri ve enerji depolama sistemlerinin büyük bir öneme sahip olduğunu söyledi. Lityum pilli depolama sistemlerinin, enerji sürekliliğini sağlamak için en gelişmiş çözümler arasında yer aldığına dikkat çeken Sözen, özelikle güneş enerjisinde yaşanan bulutlanma veya gece gibi üretimin azaldığı durumlarda bile bu sayede enerji arzının kesintisiz sürdürülerek, enterkonnekte sistemlerdeki dalgalanmaların önüne geçildiğini vurguladı.

Yenilenebilir enerjide yerlilik oranları artıyor

Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan desteğin artması sonucu özellikle enerji sektöründeki büyük firmaların, hücre üretiminden enerji santrali kurulumuna kadar önemli projelere imza attığını aktaran Prof. Dr. Sözen, “Kalyon gibi büyük firmalar bu alanda ciddi yatırımlar yapıyor. Bunun yanında farklı illerimizde benzer girişimler bulunuyor. Bu yatırımlar, enerji sektöründeki büyümeyi desteklerken, yerli üretimi ve teknolojiyi de geliştirme fırsatı sunuyor.” dedi.

Türkiye’nin kurulu gücü 114.342 MW

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) verilerine göre, 2024 Ekim ayında Türkiye’nin kurulu gücü114.342 MW’a ulaştı. Toplam güneş enerji kurulu gücü de18.8 MWoldu. Rüzgar enerji kurulu gücübir önceki aya göre artarak12.3 MWseviyesine yükseldi. Toplam aktif kurulu güçte ilk sırayı yine doğalgaz aldı ve geçen aya göre düşüş yaşayarak24.680 MWseviyesine geriledi. 2024 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla kurulu gücü kaynaklara göre dağılımı ise şöyle oldu: Yüzde 28,2’si hidrolik enerji, yüzde 21,6’sı doğal gaz, yüzde 19,2’si kömür, yüzde 10,8’i rüzgâr, yüzde16,4’ü güneş, yüzde 1,5’i jeotermal ve yüzde 2,4’ü ise diğer kaynaklar.

Kaynak: Dünya Gazetesi