Başak Nur GÖKÇAM
Donald Trump’ın ikinci kez Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) başkan seçilmesi ile enerji dönüşümü senaryoları yeniden yazılmaya başlandı. Daha ilk günden Avrupa Yenilenebilir Enerji Fiyat Endeksinde yaşanan yüzde 9.5’luk düşüş, COP29 öncesi tedirginlik yarattı. İspanya merkezli yenilenebilir enerji şirketi EDP Renoaveis’in hisselerinde yüzde 11 değer kaybı yaşanırken, dünyanın en büyük deniz üstü rüzgâr enerjisi şirketi olarak bilinen Orsted’in hisseleri ise yüzde 12.8 geriledi.
Ağırlıklı olarak rüzgâr enerjisi hisselerinde yaşanan değer kaybı, akıllara ‘planlar aksayacak mı, yenilenebilirde yatırımlar duracak mı?’ sorularını getirdi. Trump’ın seçilmesinin yeşil yatırımlara olacak etkisini değerlendiren uzmanlar, “Trump yeşil dönüşümde etkisiz eleman” olacak sinyali verirken, petrol üretiminin artışıyla enerjideki rekabet ortamının dönüşümde etki sahibi olacağı ihtimalinin yeni problemlere neden olabileceği belirtildi.
“Fiyatlar düşebilir”
Trump’ın seçilmesinin yeşil yatırımlara olabilecek etkisini değerlendiren İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Uzmanı Şant Manukyan, “Yerel yönetimlerin ve eyaletlerin dönüşüme yönelik kendi destekleri var ve o tarafı çok tersine çevirmesi mümkün değil. Kaliforniya, bu konuyu çok ciddiye alan bir eyalet. Orada yapabileceği çok fazla bir şey yok.
Federal desteği kesse de o eyaletin yapacaklarının önüne geçemez. Burada bence daha önemli olacak konu maliyet. Yani Trump’ın daha fazla petrol pompalama yaklaşımı. Eğer Petrol İhraç Eden Ülkeleri de (OPEC) yanına çekebilirse daha fazla üretimle beraber, petrol fiyatlarında ciddi bir düşüşe neden olabilir. Düşük petrol fiyatları da yeşil enerji açısında problematik bir durum” değerlendirmesinde bulundu.
Enerjiler arası rekabet
Trump’ın petrol fiyatını düşürmeyi hedeflediğini belirten Manukyan, “Burada iki enerji arası rekabet de önemli olacak. Maliyetlerin azaldığı bir ortamda çok fazla federal hükümetin desteğini çekmesi problem yaratmayacaktır. Ama petrol fiyatlarının da düştüğü bir ortamda yeşil enerjiye geçiş, özel sektörde de yavaşlayabilir. Ben Trump’ın etkisinin biraz daha burada etkili olacağını zannediyorum” dedi.
Trump, Haziran 2017’de maliyetli olacağı gerekçesiyle ABD’nin Paris Anlaşması’ndan tek taraflı olarak çekileceğini duyurmuş, 4 Kasım 2019’da çekilme niyetini sunmuş ve 4 Kasım 2020 tarihinde de resmen çekilmişti. 5 Kasım 2024 tarihinde yapılan son seçimde Trump’ın tekrar kazanması, ABD’nin Paris Anlaşması’ndan tekrar çıkabileceği ihtimalini büyüttü. Seçim sonucunun etkisini değerlendiren Osmangazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, “Trump’ın yeşil yatırım ve karbonsuz ekonomi konularına sıcak bakmadığını biliyoruz. Diğer yandan Trump’ın ağzından düşürmediği ‘Drill baby drill’ yani ‘Bas petrolü bas’ gerçeği de önümüzdeki süreçte petrole olan yatırımların artacağının sinyalini veriyor. Dolayısıyla fosil yakıtlara yönelik enerji hisselerinin ve enerji yatırımlarının artacağını da düşünebiliriz” dedi.
Uzun vadede etkisiz eleman
Seçimin kısa vadede özellikle rüzgâr enerjisi hisselerinde değer kaybına neden olabileceğini ve bunun bir süre devam edebileceğini belirten Prof. Dr. Etem Karakaya, “Bunun nedeni de aslında Trump’ın rüzgâr enerjisine karşı negatif bakışından kaynaklanıyor. Rüzgârda düşen maliyetler artık durma noktasına geldi.
Bu durum Avrupa’daki rüzgâr yatırımlarının da azalmasına neden oldu. Trump’ın da kapitalist düşünce yapısıyla hareket ettiğini düşündüğümüzde rüzgârdan kâr getirememe ihtimaliyle bu alana bilim dışı bir tavırla kötüleme yapıyor. Ama uzun vadede yeşil dönüşüm artık piyasa mekanizması bağlamında kaçınılmaz. Yeşil yatırımların artık önü alınmaz ve piyasa dinamikleri Trump’a müsaade etmez. Trump, yeşil dönüşümde etkisiz eleman” diye konuştu.
Tesla pozitif yönlü ayrışacak
Piyasa tarafında yeşil enerji ve temiz enerji tanımlarının birbirinden ayrılması gerektiğine dikkat çeken Ak Yatırım Uluslararası Araştırma Müdürü Uraz Çay, “Nükleer enerji ikinci kısımda. Bu alanda 2025’de iyi performans bekliyoruz. Cumhuriyetçi ajandanın bir parçası da nükleer santrallere pozitif bakış içeriyor. Yapay zeka veri merkezlerine enerji sağlama konusu da nükleer enerji adına büyüme hikayesini oluşturuyor. Küçük/Modüler nükleer enerji santralleri inşa eden şirketlerin hisselerinde pozitif görüşümüze devam ediyoruz. Son olarak; Elon Musk’ın Tesla’sının da yeni dönemde yeşil enerji hisselerinden pozitif yönlü ayrışacağı bir yıla girdiğimizi düşünüyorum” dedi.
AB-Çin arası iş birliği olabilir
“Trump’ın politikalarının ABD’nin lehine olmayacağını, Amerika’da ciddi bir enflasyonist baskı yaratabileceğini, Amerika’daki maliyetleri yükselteceğini ve Amerika’nın büyümesini sekteye uğratacağına inanıyorum. Yani ABD, kendi ayağına kurşun sıkmış olabilir” diyen Prof. Dr. Etem Karakaya, “Dünyayı en çok kirleten Çin ama şu an dönüşüme destek oluyorlar ve dünyayı değiştiriyorlar. Bence Avrupa Birliği de bunun farkında. Dolayısıyla Avrupa Birliği-Çin arasında iş birliği de olabilir. Bu iş birliği Trump’ın engellerini de engelleyebilir” diye ekledi.
Yaşananın aksine dalga yaratma gücüne sahip
Trump’ın seçilmesinin yeşil yatırımlara olan etkisini değerlendiren İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Uzmanı Şant Manukyan, “Trump, Paris Anlaşması’ndan çekilmiş birisi olarak iklim konusunu daha farklı okuyor ve en azından yaşanan dalganın aksine bir dalga yaratma gücüne sahip. Ama Trump’ın kısıtlama yapabileceği federal hükümetin, federal bütçe üzerinden gelen kaynakları unutmamak lazım.
Seçim öncesinde söylediği, “kullanılmamış olan kredileri iptal edeceğiz” tarzındaki adımlar elbette problem yaratabilecek olan adımlar. Ama örneğin elektrikli araçlar konusunda çok sempatik bakmıyor ama hemen yanı başında Elon Musk’ın olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Musk’ın pil teknolojisi üzerine, elektrikli araçlar üzerine geliştirdiklerinin önüne geçilecektir veya o sektörün önüne geçilecektir diye bir argumanda bulunmak zor” dedi.
“S&P 500 endeksi aşağısında getiri oluşturabilir”
Seçim sonucunu değerlendiren Ak Yatırım Uluslararası Araştırma Müdürü Uraz Çay , “Seçim sonucu 2025’te enerji dönüşümü politikalarına küresel bazda risk faktörü oluşturuyor. 20 maddelik cumhuriyetçi ajandanın 4’üncü maddesi açık bir şekilde ABD’nin petrol üretiminde 2025-2029 arasında gaza basacağına işaret ediyor.
Bir taraftan fonlama maliyetlerinin artması (Tahvil faizlerinin yükselmesiyle), diğer yandan petrol fiyatlarında artacak arz nedenli oluşacak aşağı yönlü baskı ve son olarak kamu teşviklerindeki belirsizlik 2025 ilk yarısı için temel tarafta yeşil enerji hisseleri adına olumlu tablo karşımıza çıkarmıyor. Bu nedenle S&P 500 endeksinin aşağısında getiri oluşturacaklarını düşünüyoruz” dedi.
Kaynak: Dünya Gazetesi