Hayati ARIGAN
‘Tüketim Ekonomisinden Kanaat Ekonomisine Geçiş – Sürdürülebilir Ekonomi’ konulu 163 sayfalık raporunu MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, UTESAV Başkanı Ahmet Doğan Alperen ve raporun editörü Prof. Dr. Nurullah Gür basın toplantısında açıkladı. İsrafı önleyerek kaynakların daha etkin kullanımını teşvik eden bir ekonomik modele geçişin gerekliliğinin vurgulandığı raporda, bireylerden şirketlere ve devlet kurumlarına kadar tüm ekonomik aktörlerin bu süreçteki rollerine dikkat çekildi.
“Sosyal medya kapitalizmin tüketimi teşvik ediyor”
UTESAV (Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı) Başkanı Ahmet Doğan Alperen, konuşmasında dünyanın zenginleşmeye devam ettiğini ancak kaynakların en başından beri sınırlı olduğunu vurguladı.
“Gerçek hayat, sosyal medyada sunulduğu gibi rahat ve konforlu değil” diyen Alperen, gelecek nesile daha yaşanabilir bir dünya bırakmak herkesin sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Alperen, sosyal medyanın özellikle kapitalizmin tüketimi teşvik eden yapısının finansal krizleri ve çevresel tehditleri tetiklediğini belirterek, reklamlar ve sürekli maruz kalınan içeriklerin bilinçaltımızı etkilediğini ve ihtiyaç algımızı manipüle ettiğini dile getirdi.
“Tasarruf bilinci anaokulundan başlamalı”
Alperen, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için bireylerin, şirketlerin ve devletin birlikte hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir dünya bırakmak için, tasarruf bilincinin anaokulundan başlayarak eğitim hayatı boyunca öğretilmesinin önemine değinen Alperen, bu bilincin yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.
Dünyada gıda kaybının yıllık değeri 1 trilyon dolar
MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, toplantıdaki konuşmasında, raporun Türkiye ekonomisinin geleceği açısından kritik bir yol haritası sunduğunu belirterek, aşırı tüketim ve kaynak israfının yalnızca ekonomik değil, çevresel felaketlere de yol açtığını kaydetti. Asmalı, “Tüketim ekonomisinden kanaat ekonomisine geçiş, hem bireyler hem şirketler hem de devlet açısından kaynakların etkin kullanımı ve tasarrufun sağlanması açısından hayati bir sorumluluktur” dedi. Raporda yer alan bulgulara değinerek, dünya genelinde üretilen gıdaların yüzde 20’sinin israf edildiğini ve bu kaybın yıllık ekonomik değerinin 1 trilyon dolar olduğunu ifade etti.
Asmalı, döngüsel ekonomiye geçişin reel sektör için önemli bir adım olduğunu belirterek, kaynak verimliliğinin artırılmasının şirketlerin hem maliyetlerini düşüreceğini hem de çevresel etkilerini azaltacağını dile getirdi. “Döngüsel ekonomiye geçişin, küresel ekonomiye 4,5 trilyon dolar büyüme fırsatı sunacağı tahmin ediliyor. Şirketlerimiz, atık miktarını en aza indirmeli ve malzemelerin ekonomide mümkün olduğunca uzun süre kalmasını sağlamalıdır” diye ekledi. Ayrıca, kamu harcamalarının etkin kullanımı konusunda devletin de sorumluluk alması gerektiğine dikkat çeken Asmalı, “Devlet, israfı önlemek adına etkin politikalar geliştirmeli ancak aşırı kemer sıkma politikalarına yönelmeden dengeli bir bütçe yönetimi sağlamalıdır” ifadesini kullandı.
Kasımda Türkiye’nin ‘göç’ raporunu açıklayacak
Raporda aşırı kemer sıkma politikalarının ve ekonomiyi gereksiz yere daraltmanın hedeflenmediğinin altını çizen Asmalı, “Bazı kalemlerde aşırı tasarruf, ekonomiyi sosyal ve çevresel sorunların çözümünü engelleyebilir. Kanaat ekonomisinden bahsettiğimiz yatırımların ve büyümenin dizginlendiği bir durum değil, aksine sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın sağlandığı bir düzendir” dedi. Raporu kamuyla da paylaşacaklarını söyleyen Asmalı, bir toplantıda raporun ham örneğini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a sunduğunu belirtti. Asmalı, kasımda da 10 aylık bir çalışma olan Türkiye’nin ‘Göç’ raporunu açıklayacağını sözlerine ekledi.
Raporun editörü Prof. Dr. Nurullah Gür ise dünya genelinde kaynakların insanların yaşamı için yeterli olmasına karşın açgözlülük ve verimsiz tüketim kararlarının bu kaynakları yetersiz hale getirdiğini ifade etti. Gür, “İktisat biliminde öğretilen sınırlı kaynaklar ve sınırsız ihtiyaçlar dengesini anlamak, ekonomik aktörlerin bilinçli kararlar alması için kritik öneme sahip. Aşırı borçlanmanın ve finansal krizlerin temel nedeninin de bu bilinçsiz tüketim eğilimidir” dedi.
Kalkınmanın 2 anahtarı: Tasarruf ve etkin kaynak kullanımı
Sürdürülebilir kalkınmanın iki temel anahtarı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nurullah Gür, bunların ‘tasarruf ve etkin kaynak kullanımı’ olduğunu belirtti. Gür, “Ekonomiyi küçültmeden, sürdürülebilir büyümeyi ve kaynakların doğru kullanıldığı bir sistemi nasıl oluşturabiliriz, buna odaklanmamız gerekiyor. Bugün borçlanma oranlarımız düşük seviyelerde olsa da uzun vadede finansal krizlere karşı daha dayanıklı bir ekonomi için gençlere tasarruf alışkanlıkları kazandırmalıyız” diye ekledi.
Raporun öne çıkan başlıkları
Tasarruf ve etkin kaynak kullanımı: Raporun önerileri arasında gıda israfının azaltılması, akıllı ev teknolojileri ve benzeri gelişmelerin yaygınlaştırılması, enerji tüketimi gibi hane halkı tüketimlerinin her kalemde daha kontrollü hale getirilmesi yer alıyor.
Şirketler için döngüsel ekonomi önerisi: Raporda, döngüsel ekonomiye dayalı üretim süreçlerinin şirketlerin rekabet avantajını artıracağını ve bu alanda verilecek teşviklerin önemi vurgulanıyor.
Devletin kamu harcamalarında etkinlik rolü: Devletin ekonomideki rolü de raporda detaylı olarak ele alınıyor. Devletin tasarruf bilinciyle hareket etmesinin, ekonominin sürdürülebilirliği açısından kritik olduğuna da dikkat çekiliyor.
Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma: Raporda, döngüsel ekonomi ve yeşil dönüşümün sadece çevre için değil, aynı zamanda ekonomik refah açısından da önemli fırsatlar sunduğu belirtiliyor.
İstikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı: Raporda, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, devletin etkin kamu harcamaları yapması ve şirketlerin döngüsel ekonomi modelini benimsemesi için gerekli adımların atılmasının Türkiye’yi rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomiye taşıyacağı belirtiliyor.
Kaynak: Dünya Gazetesi