Günay DEMİRBAĞ

Kapalıçarşı’da sadekarlık dersleriyle başlayan bir yolculuk, yıllar içinde kişisel ifade ile sanatsal yaratıcılığın buluştuğu tasarımlara dönüştü. Mücevheratın ötesine geçen ve her biri birer hikâye anlatan takılar, tasarımcının ruhunu ve yaşam yolculuğunu yansıtıyor. Atiye Sokak’taki galerisinden Topkapı Sarayı’na uzanan bir sergi serüveni ve ‘Tılsım’ adını taşıyan yeni koleksiyonuyla, tasarımcı korunma, zarafet ve ruhsal derinliği bir arada sunuyor. Bu ilham dolu hikâye, sanat ve duyguların takıya dönüşümünü anlatıyor.

Markanızın kuruluş hikayesini anlatır mısınız?

1988 yılında Kapalıçarşı’da sadekarlık dersleri almaya başladım ve bu süreç 2 yıl sürdü. Amacım mücevher yapımının mutfağını öğrenmek sonra da sanatsal ifade ile duygularımı da birleştirerek mücevherin ötesinde takılar yaratmaktı.1996 yılına kadar evimdeki atölyemde hazırlanıp Ayşe Takı Galerisinde sergiler açtım. 1996 Ekim ayında Atiye sokakta kendi galeri ve atölyeme taşındım. O günden bugüne dek yaklaşık 40 adet sergi ve koleksiyonlarımın çoğunu galerimde, bazılarını ise İstanbul’un özel mekanlarında açtım. Topkapı Sarayı, Aya İrini Kilisesi, Tophane-i Amire, İTÜ Taşkışla Binası ve Borusan Müzik Evi gibi.

Sizce takı tasarlamak neyi ifade ediyor?

Takı benim için kendi özümü, ruhumu ifade etme şekli, bedende kendini yaşatan sanat eserleridir. Ben hiçbir zaman öylesine takı takmam mutlaka o günkü ruh halimi yansıtan, o günüme en uygun olan takı ile güne başlarım. Bazen duygusal bir ihtiyaç, şifa, boşluk doldurma olur, bazen ise takım korunma ve güç ifade eder, bazen zarafet ve inceliği kibarlığı temsil eder, bazen de şamanik hayvanlarımızı temsil eder.

Yeni koleksiyonunuz ‘Tılsım’ adını nereden alıyor?

‘Tılsım’ aslında sanat hayatımın içinde çok ürettiğim, korunma amaçlı takılarımdır. Ancak gittikçe zorlaşan bu yeni dünya döngüsünde daha yüksek korunmalara ihtiyaç duyuyoruz. Bu nedenle tüm kültür ve inançları da içine katarak- tabii ki öncelikle kendi kültür ve derinliğimizden ilham alarak tasarımlaştırılmış nazar ve dua ve muskalar çalıştım.

Yeni koleksiyonunuzdan bahseder misiniz, hangi düşüncelerle yola çıktınız, nasıl oluşturdunuz, kaç yılda ortaya çıktı?

Tasarım yaparken hayat yolculuğumda kendi içime bakarım. İşlemek istediğim konu ve sergi bu şekilde ortaya çıkar. İster bir seyahat ster yaşamın deneyimleri olsun bir hikaye anlatır gibi tasarımlarımı üretirim. Taşlar ve diğer malzemeler destekçileridir, öncelikle tasarımın kendi gücü gelir.

Tasarımda sizi en çok etkileyen unsurlar nelerdir?

Seri üretim yapmıyor olmam bundandır her takı oluştuğunda hikayedeki yerini alır bir sonraki takı hikayenin devamını oluşturur. Hepsi birer tığ gibi birbirine bağlantılı işlenir. Benim seçtiğim yol budur.

Kaynak: Dünya Gazetesi