Sevilay ÇOBAN

İzmirli bir ailede dünya­ya gelen Ankara’da üni­versiteyi bitirdikten son­ra İstanbul’da iş hayatına atı­lan, 2017’de MBA için ABD’ye uçan Ece Ar Aydın, genç ka­dın bir girişimci olarak Tür­kiye’ye döndü.

Okul hayatı sırasında ve sonrasında tec­rübe ettiği işlerde kendini bu­lamadığını söyleyen Aydın, girişimci yetiştirmesiyle bili­nen Los Angeles’taki Pepper­dine Üniversitesi’ndeki yük­sek lisansı sırasında gıda sek­töründe faaliyet gösteren bir startup’ta çalışmaya başladı.

“İşin kaymağını İtalya ve İspanya yiyor”

Aydın, girişim serüvenini şu sözlerle anlatıyor; “İstan­bul’da pazarlama sektörün­de çalışırken bir yandan hep kendi işimi kurma isteği var kafamda. Farklı projeleri ha­yata geçirmeyi denedim ama içinde yeme-içme olmayan hiçbir iş beni tatmin etmedi.

ABD’de okurken orada çok fazla zeytinyağı tüketilmedi­ğini ve tüketilenlerin çoğu­nun Tunus, İspanya, İtalya ya da Yunanistan menşeli olma­sının dikkatimi çekti. Dünya­nın 3 büyük zeytinyağı üreti­cilerinden biri konumunda­ki Türkiye’nin o pazara girişi yapabileceğini fark ettim. O dönem erkek arkadaşım olan eşim bana bir zeytinyağı nu­munesi gönderdi.

Birkaç iş­letmeye götürdüğümde ‘Tür­kiye’de zeytinyağı mı üreti­liyor’ tepkisiyle karşılaştım. Şimdiye kadar üreticimiz markalaşma ve pazarlama­yı değerli görmediği için biz İtalya ve İspanya’nın toptan yağ tedarikçisi konumuna geldik. Bu da ne demek olu­yor? ‘Dökme yağı kilosu 6 eurodan sat İspanya’ya git­sin’ mantığı hâkim. Ben kilo­sunu şimdi 20 eurodan satı­yorum. Şimdi 6 euro nerede, 20 euro nerede? Bu işin kay­mağını marka sahibi İtalya ve İspanya yiyor.”

“Bizim de 30-40 dolarlık ürünlerimiz var”

“İzmirliysem ben zeytinya­ğını öğrenirim ve pazarlarım” diyerek işe atıldığını anlatan Aydın, “Oradaki ürünlerle kı­yaslandığında Türk zeytin­yağının kalitesi hangi nokta­da sorusunu sorarak başla­dım işe. ‘Yağımız gerçekten iyi mi? Yoksa biz toptan yağcı mıyız?’ Türkiye’de beğendi­ğim ve takip ettiğim bir üre­ticinin yağını numune olarak Los Angeles’ta Beverly Hil­ls’de Cheese Store of Beverly Hills adlı bir şarküteriye gö­türdüm.

İlk siparişimi de ora­dan aldım, oysa ben henüz ne şirketi kurmuş ne de tedarik­çilerimle anlaşmıştım. Ama anladım ki bizim de 30-40 do­lar değerinde çok iyi ürünleri­miz var ve pazarlamayı başa­rabilirsek sonuca ulaşabiliriz. Sonra da bu işe girmeye karar verdim” diyor. 2018 Kasım’da ABD’de, Türkiye’de de 2020 yılında Olizzi’yi kuran Aydın, zeytinyağlarını Akhisar’daki Alhatoğlu Zeytinyağları’dan sağladığını ekliyor.

“Zeytinyağı bile olmayan yağları raftlarda”

Soğuk sıkım hakiki zeytin­yağının en önemli unsurları­nın hafif acılık, boğazda yakı­cılık ve koku (meyvemsilik) bileşenleriyle tanımlanabile­ceğini belirten Aydın, ayrıca zeytinyağının kalitesini na­sıl toplandığı ve işlendiği ile ilgili olduğunun altını çizdi.

Aydın, “Kimyasal analizle­rin yanı sıra duyusal analizler de çok önemli. Maalesef Tür­kiye’de raftaki zeytinyağları sadece kimyasalları sağlanıp ‘natürel sızma’ diye etiket­lenebiliyor. Ancak İtalya’da durum böyle değil. Duyusal tarafta da analizlerin yapıl­mış olması lazım. Yağ tadım paneli ‘evet bu natürel sız­ma ama 12 ay rafta durabilir’ diyebilir. Yani, o gün natürel sızma olması, iki yıl sonra na­türel sızma olacağı anlamına gelmiyor.

Ama ne yazık ki biz bugün Türkiye’de tağşişi tar­tışıyoruz. Zeytinyağı bile ol­mayan zeytinyağlarını raftan indirmeye çalışıyoruz. Tür­kiye’de palm yağının içine zeytinyağı aroması karıştırı­lıp zeytinyağı diye tüketiciye satılıyor. Türkiye’nin tüke­tici algısı, tüketicinin mar­ka ya da ürün algısı İtalya’ya göre, İspanya’ya göre çok dü­şük. Türkiye’deki tüketicinin öncelikle zeytinyağı olan zey­tinyağını tüketmeyi ve algıla­mayı öğrenmesi lazım” vur­gusu yapıyor.

Hedef, ABD’de büyümek BAE’ye açılmak

Türkiye’de de satışları olan Olizzi’nin en büyük pazarı­nın ABD olduğunu dile ge­tiren Aydın, “Şimdi Birleşik Arap Emirlikleri’ne açılıyo­ruz ve muhtemelen ABD’yi geçecek. Önümüzdeki hafta ilk gönderimizi yapacağız. Bi­zim en güçlü olduğumuz pa­zarlar Türkiye, ABD, Japon­ya ve Kore. Avrupa pazarına girmeyi hiç düşünmüyoruz. Çünkü hem doygun bir pazar hem de ihracatta kilo başı­na 1,2 euro vergi söz konusu.

ABD satışlarımızla bir önceki yıla göre cirosal olarak yüzde 40 büyüme sağlamış olmak da hedeflerimiz arasında. ABD’de adetsel satışlarımız­la yüzde 45 büyüme sağlaya­rak tüketici ile buluşma ora­nımızı artırmak da hedefleri­mizden biri. 2025 bizim için çok daha heyecanlı bir sene olacak. Yeni yatırımlarımız ile hem ABD’de hem Birleşik Arap Emirlikleri’nde yeni­likçi ürünlerimizle pazarda­ki yerimizi güçlendireceğiz” ifadelerini kullanıyor.

Çocuklar ve yumuşak içimli sevenlere Olizzi Baby

Çocuklu ailelerden ‘yağın acımtırak tadı var. Çocukla­ra yediremiyoruz’ yönündeki dönüşlerin yeni bir kategori geliştirmesinde etkili oldu­ğunu anlatan Aydın, şunları söylüyor; “İnsanlar çocukları ve bebekleri için özellikle altı aydan sonra ek gıdaya geçiyor ve yumuşak içimli zeytinya­ğı istiyorlar. Biz de hem daha yumuşak tatta yağ talep eden yetişkinler hem de çocukla­ra Olizzi Baby’yi satışa sun­duk. Türkiye’de en çok satı­lan ürünümüz oldu. 2021 se­nesinde satışlarına başladık.”

2 yıllık eğitimle ‘usta tadımcı’ oluyor

Ben bu işin ihracat ve pazarlama tarafındayım. Pazarlamacı olmanın yanı sıra zeytinyağını öğrenmek istedim. Tam pandemi döneminde zeytinyağı dersleri aldım. Önce online eğitimlerle başladım, sonra İtalya’da dünyanın ilk zeytinyağı tadım okulu olan ONAOO’da duyusal zeytinyağı derslerine kaydoldum. Yaklaşık 2 yıldır da devam eden eğitim yakın zamanda bitecek ve önümüzdeki günlerde ‘Master Blender’ (usta tadımcı) sertifikamı alacağım.

Taş baskı, çağ dışı bir yöntem

Soğuk sıkımda modern teknolo­ji kullanımın önemine değinen Aydın, “Maalesef yine yanlış bili­nen şeylerden bir tanesi taş bas­kı yağın en iyi olduğu yönünde. Taş baskı artık çağ dışı kalmış bir yöntem. Bundan 100 yıl önce kullanılıyormuş. Ama teknolojik makineler sayesinde biz bugün en iyi zeytinyağını üretiyoruz, yarın daha da iyi zeytinyağını üreteceğiz. Zeytinyağının 4 tane düşmanı var; oksijen, hava, ısı / ışık ve zaman.

Kaynak: Dünya Gazetesi