RECEP ERÇİN

Akçiğit, Türkiye’nin bü­yümedeki üç unsurdan biri olan verimlilikte problem ya­şadığını vurguladı. İşgücü ve sermaye tarafında büyüme ya­şansa da verimlilik tarafında bir büyüme olmadığında kalıcı ve kaliteli bir seyir izleneme­diğini ifade eden Akçiğit, bü­yümede sıçrama yapan ülkele­rin durumunu Michael Jordan metaforu üzerinden anlattı.

“Michael Jordan’ın en önem­li özelliği havada asılı kalabil­mesidir” diyen Prof. Dr. Ak­çiğit, Güney Kore gibi akade­minin beyin gücü ile planlı bir rota çizen ülkelerin 20-30 yıl boyunca yüzde 5’in üzerinde bir büyüme ile yol alıp ABD gi­bi gelişmiş ekonomilere yakın­sayabildiklerini belirtti. Teş­viklerin etkisini “suni doğum sancısına” benzeten Akçiğit, bu sayede elde edilen istihdam büyümesinin kaliteli olmadığı konusunda uyardı.

‘Bize mucize lazım’

Türkiye İş Bankası, 100. Ku­ruluş yıldönümüne özel dü­zenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlık­lı konferansta sohbet ettiğimiz Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, günü­müzde yapay zeka teknolojile­ri sayesinde, üniversitedeki fi­kirle sanayide ortaya çıkacak ürün arasındaki mesafenin kısaldığına dikkat çekti.

Ve­rimlilik çizgisine bakıldığın­da Türkiye’nin zikzaklı büyü­mesinin sıfır toplamlı bir du­ruma işaret ettiğini belirten Akçiğit, “Türkiye’nin 2012 ön­cesi ivmesi fena değildi. Ama onu verimlilikle bağlayama­yınca uzun vadeli kaliteli bir büyüme sağlayamadık. Fin­landiya’nın Ar-Ge harcamala­rı, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 3.5’i düzeyinde ve yüzde 4’e çıkarmaya çalışıyorlar.

Kişi başı gelirleri 50 bin dolar. Ye­terli bulmuyorlar. Türkiye’de yüzde 1’lerde… Şu anki duru­ma bakınca; rekabetçi politi­kalar izlemiyorsak, yeni tek­nolojilere kafa yoracak eğitim veremiyorsak, üniversite ile proje yapacak bir özel sektör ortamı yaratamıyorsak verim­lilik artışı için mucize olması gerekiyor” diye konuştu.

Nobel alacak olan gidiyorsa

OECD ülkelerine kıyasla Türkiye’nin istihdam edilen nüfus içinde master ve doktoralılar özelinde çok gerilerde kaldığını ve kopma noktasına geldiği uyarısı yapan Prof. Dr. Akçiğit, akademiye yeterli kaynak ayrılmadığını ve yaptıkları bir çalışmaya göre 2006’dan sonra kurulan üniversitelerdeki akademisyenlerin kayda değer makale sayısının sıfıra yakın olduğunu bildirdi.

İnsanlığı ileriye taşıyan kitlenin bir avuç insandan ibaret olduğunu savunan Akçiğit, beyin göçü konusunda ise sayıya değil niteliğe bakılmasını önemle vurguladı. Akçiğit, “Öyle bir insan vardır ki Nobel alacaktır. Bin akademisyen vardır; hiçbir şey yapmıyordur. Türkiye’den gidenlerin verimliliği artarken buraya gelenlerin düşüyor veya biz zaten düşük olanları alıyoruz. Çünkü üniversiteler hiçbir zaman ülkenin önceliği olmadı” mesajı verdi.

‘Enflasyon çözülmeden olmaz’

MIT ve Pennsylvania Üniversitesi gibi üniversitelerin ardından çalışmalarını Chicago Üniversitesi’nde sürdüren ekonomist Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, bütün bu tartışmalar bir yana Türkiye’nin en acil problemi enflasyon olduğu için bu kontrol altına alınmadığı sürece inovasyona sıra gelmeyeceğini söyledi ve ekledi: “Bunda da realistim. Enflasyon yüksekken firmalardan Ar-Ge’ye yatırım yapmalarını beklemek gerçekçi değil.”

Kaynak: Dünya Gazetesi