Başak Nur GÖKÇAM
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) tarafından her yıl düzenli olarak hazırlanan ve Türkiye’deki hava kalitesine ilişkin detaylara yer verilen Kara Rapor’un altıncısı yayınlandı. Raporda fosil yakıtlara bağımlılığın en önemli çevresel bedellerinden biri olan hava kirliliğinin meme kanseri ile arasındaki ilişkiye ilk defa yer verilirken, Türkiye’de nüfusun yüzde 92’sinden fazlasının Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre kirli hava soluduğu ortaya konuldu.
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Deniz Gümüşel, “Biz hava kalitesi değerlendirmeleri sonucu temiz ya da kirli derken Dünya Sağlık Örgütü’nün standartlarına bakıyoruz. Bu standartlara göre maalesef ki Türkiye’de havası temiz il yok.
Soluduğumuz kirliliğin en önemli kaynağı fosil yakıtların yakılması. 2022 yılı verilerine baktığımızda Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 34’ünün kömürden, yüzde 27’sinin doğalgazdan sağlandığını görüyoruz. Bizim tükettiğimiz enerjinin yüzde 82’si fosil yakıtları yakarak elde ettiğimiz enerjiden geliyor. 2022 yılında 79 milyon ton linyit, 35 milyon ton taş kömürü tüketilmiş. Biz elektrik üretmek için bu kadar kömür yakmak zorunda değiliz. Güneş, rüzgâr, enerji verimliliği gibi opsiyonlara yönelmemizin zamanı geldi” dedi.
Kömürden çıkışa yönelik yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Deniz Gümüşel, “Türkiye’de akılcı bir planlamayla 2030 yılına kadar kömür ve termik santrallerini kapatarak, bunun yerine yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanabilecek potansiyele sahip. Bu potansiyele yönelmek, halk sağlığı açısından da büyük öneme sahip. Bunun başka boyutu da sağlık maliyeti. Çünkü kirli havanın sağlık maliyetine etkisi oluyor. Bu yılın sonunda Türkiye’deki hava kalitesinin hava kirliliğinin ülke ekonomisine ne kadar yük getirdiğinin sonuçlarını da paylaşacağız” bilgisini verdi.
İstasyon sayısı artıyor veri sayısı azalıyor
Geçtiğimiz yıl itibarıyla ülke genelinde 380 adet hava kalitesi ölçen istasyon olduğunu belirten Gümüşel, “Türkiye’nin istasyon sayıları her yıl artıyor fakat yeterli veri veren istasyon sayısında sorun var. Yani istasyon sayısı artarken, veri veren istasyon sayısı düşüyor. Bu durum, işletmede sıkıntı olduğunu gösteriyor. İstasyonların yüzde 60’ında ölçüm olurken yüzde 40’ı atıl kapasite olarak duruyor. Partikül ölçümü yapan istasyon sayısı ise 349. Yani bazı bölgelerde ise hiçbir istasyonda partikül madde ölçülmüyor. Halbuki bizim halk sağlığı açısından en önemli kirleticimiz partikül maddeler” diye konuştu.
Sanayi bölgelerine mutlaka bakılmalı
Bu yılki raporlamada sanayi bölgelerine odaklandıklarını söyleyen Gümüşel, “Özellikle sanayi tesislerinde kömürün yakılmasından ortaya çıkan partikül madde 2.5 emisyonları için sanayi bölgelerine mutlaka bakmak gerekiyor. Ülke genelinde 30 tane istasyon var. Bu istasyonların yarısında partikül madde 2.5’u ölçen altyapı yok ya da altyapı olsa bile hiç ölçüm yapılmamış” dedi.
Dünyada meme kanseri ile hava kirliliği arasındaki ilişkiye dikkat çeken halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Gamze Varol, “Partikül10 (PM10) artışıyla meme kanserinden ölme riski 1,05 kat artıyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre ise Partikül 2,5’a (PM2.5) daha fazla maruz kalınan bölgelerde yaşayanlarda meme kanseri vakalarında yüzde 8’lik bir artış gözlemlendi. Fransa’da yıllık meme kanseri vakalarının yüzde 3,15’i, ana kaynağı trafik olan NO2’ye (azot dioksit) atfediliyor. Bu artışın maliyeti ise yıllık 825 milyon euro” bilgisini paylaştı.
Kara Rapor kapsamında her yıl düzenli olarak yürütülen sağlık etki değerlendirmesine göre 2022 yılında Türkiye’de hava kirliliği sonucu gerçekleştiği tahmin edilen ölümler hem sayısal hem de orantısal olarak önceki yıllara göre daha yüksek.
Sağlık etki değerlendirmesi çalışmasını yöneten halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan, “2022 yılında illerdeki ortalama ince partikül madde (PM2,5) düzeyleri DSÖ kılavuz değeri olan 5 g/m3’e indirilebilseydi 68 bin 440 ölüm önlenebilirdi. 2022’de kazalar, yaralanmalar ve COVID19 nedenli ölümler harici gerçekleşen 30 yaş üstü toplam ölümlerin yüzde 14.2’si hava kirliliği kaynaklıydı” dedi.
En çok ölüm Hakkari’de
Hava kirliliğine bağlı ölümlerin yüzde olarak en yüksek olduğu iller, PM2,5 düzeyinin en yüksek olduğu ilk 10 il. Bir önceki yıl birinci sırada olan Batman’ın yerini Hakkari aldı. Hakkari’de 230 kişi hayatını kaybetti. Ancak PM2,5 düzeyi 5g/m3 ‘ün altına düşürülseydi bu ölümlerin yüzde 41’i önlenebilirdi. Ölüm oranlarında Hakkari’yi Batman, Şırnak, Muş, Malatya, Iğdır, Şanlıurfa, Ağrı, Osmaniye ve Gaziantep gibi Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan iller takip etti. Dokuz ilde hiçbir istasyonda yıllık PM10 değerlerini hesaplamak için yeterli veri yok.
THHP’nin çözüm önerileri
THHP, Türkiye’de hava kirliliğinin ve buna bağlı ölümlerin azaltması için şu önerilerde bulunuyor:
-Türkiye enerjide fosil yakıtlara bağımlılığını hızla azaltmalı.
-Ulusal hava kalitesi standartları iyileştirilmeli.
-PM2,5 için ulusal limit değer belirlenmeli ve yürürlüğe alınmalı.
-Hava kalitesi izleme çalışmaları iyileştirilmeli.
-Ağır sanayi bölgelerinde hava kalitesinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve yönetimi sistematik hale getirilmeli.
-Hava kirliliğinin sağlık etkileri saha çalışmaları ile araştırılmalı.
-Çevresel etkisi olan tüm projeler için sağlık etki analizinin de yapılması mevzuata dahil edilerek zorunlu hale getirilmeli.
-Türkiye imzaladığı hava kalitesine yönelik uluslararası sözleşmeleri uygulamalı.
-Çevresel bilgiye ulaşabilmek için bilgi edinme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi sağlanmalı.
Kaynak: Dünya Gazetesi