Müjde DEMİR

Tür­kiye’nin farklı noktalarında kendi tarım arazileri başta olmak üzere sözleşmeli üre­tim gerçekleştiren firma, bu alanlara ek olarak Rusya, Uk­rayna, Moldova ve Kazakis­tan’daki 100 bin dönüme ya­kın arazide off-shore patla­malık cin mısırı üretimiyle 30’a yakın ülkeye ihracatını sürdürüyor.

Ateşler Global Firma Sa­hibi Mustafa Onur Ateş, Av­rupa’daki pazar paylarını artırmak için cin mısırı ve kuruyemiş üretiminin yanı sıra, kendi tarım arazilerin­de ilaç kalıntısız nar ve na­renciye üretimine de başla­dıklarını söyledi.

Narenciye, bakliyat ve kuruyemiş sek­törlerinde faaliyet gösteren ihracatçı firmalara, kolay fi­nansmana erişimin sağlan­ması ve sektöre yönelik teş­viklerin artırılması gerek­tiğine atıfta bulunan Ateş, “Destekleme ve Fiyat İstik­rar Fonu (DFİF) desteği sa­dece narenciye ile uğraşan ihracatçılara değil tarım sektöründe faaliyet göste­ren tüm firmalara da veril­melidir. Sözleşmeli üretim yapan firmalara ekstra fi­nansman desteği verilmeli ve teşvik edilmelidir” dedi.

“Fiyat dalgalanmaları sektöre zarar veriyor”

Tarım sektöründe kulla­nılmak üzere ileri teknolojili makine transferleri yapacak­larını söyleyen Ateş, yerlileş­tirme projelerinin de olacağı­nı kaydetti. Çin’in iki yıl önce yemlik mısırda stok yaptığı­nı ve bu sebeple üreticinin fi­yatlarda yükseliş beklenti­sine girdiğini belirten Ateş, “Çiftçinin girdi maliyeti yük­seldi ve kazanç aralığı düştü bu sebeple yemlik mısır başta olmak üzere diğer ürün grup­larında da arayış içerisine gi­rildi.

Fiyatlar yükseldiği için önümüzdeki senelerde çift­çiler yemlik mısır üretimi­ne yoğunlaşacak. Bu durum bizim popcorn fiyatlarımı­zı da etkileyecek ve üretim yapmamızı zorlaştıracak. Bu fiyat dalgalanmaları ürün­lerimizin fiyat politikasına olumsuz etkilemektedir” di­ye konuştu.

“İhracatı artıracak destekler şart”

Ateş, “Tarımda ihracat is­tikrarı, çiftçilerin refahı ve ülke ekonomisi için büyük önem taşımaktadır. Bu istik­rarı sağlamak için maliyet­lerin düşürülmesi, fiyatla­rın istikrarlı hale getirilme­si, finansman sorunlarının çözülmesi ve pazarlama ka­nallarının geliştirilmesi gibi birçok alanda çalışmalar ya­pılması gerekmektedir. Dev­let, özel sektör ve üreticilerin ortak çabalarıyla bu hedef­lere ulaşmak mümkündür.

Özellikle hasat dönemlerin­de yaşanan yüksek finans­man maliyetlerinin, çiftçile­rin ürünlerini hak ettiği fiya­ta satmalarını engelleyen en önemli sorunların başında gelmektedir. Toprak Mahsul­leri Ofisi (TMO) sadece tahıl gurubunu değil, özel ürünler başta olmak üzere kuruyemiş, meyve ve sebze grubundaki ürünler içinde faaliyet göster­melidir. Türkiye’de sebze ve meyve kooperatiflerinin ku­rulması gerekmektedir” açık­lamasında bulundu.

“Tarımda damla sulama metoduna geçilmeli”

UNESCO raporlarında önemi vurgulanan kuraklığın, geleceğin temel problemi olduğunu belirten Ateş, Çukurova Bölgesi dışında vahşi sulama (eski geleneksel sulama) metodu yapılan tüm bölgelerde damlama sulama metoduna geçişin teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.

Türkiye’de 26 milyon dönüm susuz tarım arazisinin olduğunu söyleyen Ateş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu durum, ülkemizin tarım potansiyeli ve gıda güvenliği açısından ciddi bir kayıp demektir. Damla sulama gibi su tasarrufu sağlayan sulama sistemlerini yaygınlaştırarak bu araziler tarıma kazandırılmalıdır.

Ayrıca, Türkiye’de mera alanlarının varlığı önemli bir potansiyel sunsa da bu potansiyelin etkin kullanımı için ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Örneğin, mera alanları ihale usulü ile çiftçilere 5-10 yıllığına kiralanabilir böylece bu alanlar ıslah edilerek tarıma kazandırılır. Tarımsal üretimi artırmak amacıyla yapılan yatırımlar, gıda fiyatlarını düşürerek enflasyonu düşürecektir.”

Kaynak: Dünya Gazetesi